Yeni bir seriye başlıyoruz. Bizi mutsuz eden, kötü hissettiren ama sürekli tekrarladığımız hatalarımızı ve davranışlarımızı birlikte gözden geçireceğiz ve değiştirmemiz gereken bakış açılarına ve tutumlara değineceğiz. Serinin ilk yazısının konusu "Kıyaslama".
Neredeyse hepimiz kendimizi sürekli başkalarıyla kıyaslıyoruz. Bunun nasıl bir mutsuzluk getirdiğini fark etmiyoruz bile. Kıyaslama iki sebeple felakettir; size sık sık verdiği yetersizlik hissi ve başkasının hayatını yaşıyor olma ihtimaliniz...
Kulağa korkunç geliyor değil mi? Evet, bizi çok mutsuz eden durumların başında yetersiz hissetmek gelir. O anki hayalkırıklığı ve motivasyon kaybı da izin verirsek çok kısa zamanda hayatımızdaki bütün alanlara sirayet eder. Peki niye buna rağmen kendimizi başkalarıyla kıyaslıyoruz çünkü kıyasladığımızda kendimizin daha iyi durumda olduğunu görüp rahatlamak gibi bir arayışımız var ancak durum tam tersi olduğunda inanılmaz bir rahatsızlık başlıyor içimizde. Şimdi biraz daha yakından bakalım kıyaslamanın getirdiği sonuçlara...
Kendinizi yakın bir arkadaşınızla kıyaslıyorsunuz diyelim ya da bir rakibinizle... Her şeyden önce dışarıdan gözlemlediğiniz bir hayatın gerçekten ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğunu asla bilemezsiniz. İnsanlar genelde olduklarından daha iyi, daha zengin, daha mutlu, daha renkli görünmeyi tercih ederler. Yani kıyaslayıp kendinizi yetersiz hissetmeniz çoğu zaman görünenle olan arasındaki farktan haberiniz olmadığından tamamen kendinizi boşuna yaralamanızdır aslında. Diğer taraftan bakalım, diyelim ki kendinizi kıyasladığınız kişi tam olarak gözlemlediğiniz kadar mutlu, başarılı, sağlıklı ve huzurlu... Yine de hep şunu hatırlamanızı tavsiye ederim; aynı yollardan geçmediniz, aynı insanlarla iletişim içinde olmadınız, aynı şartlarda yaşamadınız, onu mutlu eden şeylerin sizi de aynı şekilde mutlu edip etmeyeceğini deneyimlemeden bilemezsiniz. Yani sahip olmaktan mutlu olup olmayacağınızı bile bilmediğimiz şeyler için hayat boyu yetersizlik hissiyle boğuşmanın ve enerjimizi düşürmenin bir anlamı var mı?
Bu kıyaslamayı takıntılı bir şekilde sürdürdüğünüzü ve aynı başarıları, aynı şartları kendi hayatınızda yaratmak için kendinizi paraladığınızı düşünelim. Sadece idealize ettiği insanların yakaladığı başarıyı ve mutluluğu yakalamak için aynı mesleği, aynı tipte sevgiliyi, hatta bütçelerini zorlayıp aynı yerlerde takılmayı seçen bir sürü insan tanıdım. İyi de bu durumda yaşadığınız sizin hayatınız mı oluyor yoksa başkasının hayatı mı? Siz yaşadığınız andan keyif almadan, gerçekten sizi ne mutlu eder keşfetmeden başkasının hayatını yaşarken yıllar hızla geçebilir ve kendinizi sürekli kötü hissetmenizin sebebini anlamsızca merak ediyor olabilirsiniz.
Peki ne yapmalısınız? Bir kere zihnimizin ürettiği düşünceleri sorgulamalısınız. Onlar mevcut inançlarınıza ve geçmiş tecrübelerinize dayalı otomatik gelen düşünceler. Gerçeği çarpıtırlar. Hiçbir düşünce doğru ya da yanlış değildir. Dolayısıyla huzur veren düşünceleri tutup, huzur vermeyenleri sorgulamak ve değiştirmek sizin elinizde. Kendinizi olduğunuz gibi kabul etmelisiniz. Hepimiz mutluluğu da bolluğu da başarıyı da sağlıklı olmayı da sonuna kadar hak ediyoruz. Bir diğer aklımızda tutmamız gereken şey de başkasının ulaştığı sonuca sizin de birebir aynı şekilde ulaşacağınız düşüncesinin tamamen bir yanılgı olduğu... Tek şarkıyla dünyaca ünlü bir yıldız da olunabilir tutmayan beş albümden sonra da... Bu, ikinci örnekteki başarının daha değersiz olduğu anlamına asla gelmez. Kariyerinizde bir yılda da yükselip yönetici olabilirsiniz, on yılda da, alınabilecek her türlü eğitimi alarak da başarılı olabilirsiniz, daha öğrenciyken bir an önce iş hayatına atılarak da... Bu yolların ve yöntemlerin hiçbiri doğru ya da yanlış değildir. Hepsi birer tercihtir sadece, işe yaraması da sizin azminize ve inancınıza bağlıdır.
Başkalarıyla kendimizi kıyaslamaktan vazgeçmek hemen şu an alabileceğiniz bir karardır. Hiçbir bahane beni aksine ikna edemez. Peki bunun yerine ne yapmalıyız? Bir kere önce kendimizi dinlemeliyiz. Ben gerçekten neler istiyorum, kariyerimde kısa ve uzun vadeli hedeflerim neler, nasıl bir ilişki istiyorum ya da istiyor muyum gerçekten, nasıl bir arkadaş çevrem olsun istiyorum gibi soruları sorup istemediklerinize odaklanmak yerine istediklerimizi bulmak ve bu konuda adım atmaya başlamalıyız. Kendi sahip olduklarımıza ve başardıklarımıza şükretmeyi, kendimizle gurur duymayı öğrenmeliyiz çünkü şu an ne kadar kötü ve yetersiz olduğunuzu kendinizi sürekli hatırlatarak yeni hedefleriniz için kendinizi motive edemezsiniz. Şükretmenin zihinsel boyutta ne anlama geldiği ve hayatınızda neleri dönüştürdüğü ayrı bir yazının konusu olacak.
Şimdi bana diyebilirsiniz ki; başkalarının başarılarına bakıp kendimize dersler çıkarmayalım mı... Başkalarının başarılarını gözlemleyebilir, biyografilerini okuyabilir, öğrendiklerinizle yeni bakış açıları kazanabilirsiniz elbette. Ancak bunun adı ilham almaktır, burada kıskanma ya da kendimizi yaralayacak bir bakış açısı yoktur. İlham almak harika bir şey, bunun aksini asla iddia etmem, bununla birlikte kıyaslama bundan epey farklı bir durum. Buna harcayacağınız enerjiyi kendinize özgü yolunuza, isteklerinizi gerçekleştirmek için gerekli motivasyonu sağlamaya harcadığınızda çok daha huzurlu ve iyi hissettiğinizi gözlemleyeceksiniz. Kendinize sadece şu soruyu sorun; "Elimden gelenin en iyisini yapıyor muyum?" cevabınız evetse hiçbir mesele yok, durmadan devam edin. Cevabınız hayırsa "Başka ne yapabilirim?" diye sorun ve gelen cevaplar doğrultusunda hemen harekete geçin.
Güzel bir gün olsun :)
Comments