Özellikle kişisel gelişimle ilgilenen insanların aşina olduğu ancak aynı zamanda kafalarını karıştıran “ego” meselesini masaya yatıralım istedim. Ego, Latince’de “ben” demek. Yani “Çok egolu bir insan.”, “Amma ego yaptın ya!”, “Egosu çok yüksek.” gibi cümleler kurarken “ego”yu genelde “kibir” anlamında kullanarak yanlış kullanmış oluyoruz aslında. Evet, ego ben anlamına geliyor ancak bizim şu an ilgileneceğimiz ego sizin inançlarınıza, algılarınıza dayalı bir imajınızı temsil ediyor aslında. Bilimsel perspektiften de bunun beynimizdeki RAS (Retiküler Aktive Edici Sistem) denilen bir sinir ağı olduğunu söyleyebiliriz.
Retiküler Aktive Edici Sistem (RAS), beyin sapında yer alan, davranışsal uyarılma, bilinç ve motivasyonu düzenlemekle görevli karmaşık bir sinir ağıdır. (Koku hariç) duyularımızla gelen verileri bilinçaltımızdaki kayıtlara uyacak şekilde filtreler. Neye odaklanacağımızı belirler. Bilinçli zihin ile bilinçaltı arasındaki kapının muhafızıdır. Bu kapıdan neyin geçip geçmeyeceğini inançları ve doğuştan gelen programları baz alarak tayin eder. Kişisel gelişim kitaplarında karşımıza sıkça çıkan ego (ya da kritik zihin) RAS dediğimiz sinir ağıdır aslında. Zihniniz için iyi ya da kötü bir alışkanlık, deneyim, inanç yoktur. RAS mevcut durumumuz neyse onu korumak, inançlarınızı da tekrar tekrar doğrulamak üzere işler. Örneğin aşk acısı çok iyi bildiği, çok deneyimlediği bir şeyse, onun için bu en azından güvenli bir alandır. Siz ondan kurtulmak isterken, o tam tersi orada kalmanızı sağlamaya çalışır çünkü henüz bilmediği, benzerlik kuramadığı her yeni veriden, durumdan sizi uzak tutmaya çalışır. Sevgililerden biri diğerini aldatırsa ya ilişkinin biteceğini ya da çok büyük kavgalar çıkıp uzun bir süre huzursuzluk yaşanacağını bilinçaltı kendi çevresinde ya da izlediği filmlerde görerek sebep ve sonuç olarak kaydeder. Ancak aldatmak kötü sonuçlarla eşleştiği için RAS o kayıtlara göre filtreleme yapar ve size bunu “Bak bu berbat bir durum” yorumuyla yaşatır. Üstelik bu tarz analizlerimizi öyle kurnazca verileri bir araya getirerek yaptırır ki, bu çıkarımlar size çok mantıklıymış gibi gelir. İşte bu yüzden kendi hakkımızda yetersizlik, değersizlik gibi inançlarımız varsa RAS (ego) kabusumuz olur, her fırsatta bizi demoralize edecek otomatik düşüncelere maruz kalırız.
Çocukken anne, baba, anneanne, babaanne, dede, öğretmen gibi otorite figürlerinin söylediklerinin çoğunu sorgulamadan kabul ederiz. “Senden bir şey olmaz.”, “Ne çirkin bir kızsın.”, “Ne kadar beceriksizsin.”, “Aptalsın sen.” gibi cümleler duyarsak ve bunları kabul edersek bilinçaltında bunlar inanç olarak kayıtlı dururlar. Beceriksiz olduğunuza inanıyorsanız gerçekten sık sık sakarlıklar yaparsınız. Çirkin olduğunuzu düşünüyorsanız aslında çok güzel bile olsanız kendinizi çirkin hissettirecek deneyimleri ve insanları adeta mıknatıs gibi çekersiniz. RAS bunları ustaca ayarlar.
İnanç sisteminizi değiştirmek, zihnin ürettiği düşüncelerin otomatik olduğunu ve her zaman gerçeği yansıtmadığını, dolayısıyla istediğiniz düşünceyi tutup, size huzur vermeyenleri de temizleyebileceğiniz gerçeğini bilmekle kolaylaşıyor. Retiküler aktive edici sistemin işleyişini anladığınızda size dünyanın çok kötü olduğunu, hakkınızın yendiğini ya da sizin çok yetersiz ve değersiz olduğunuzu söyleyen o sesin kaynağını anlarsınız. Her türlü inancınızı ve özelliğinizi dönüştürebilecek güce sahipsiniz. RAS size bunu unutturmak için elinden geleni yapmakta ustadır. Aslında amacı sizi korumak, konfor alanınızda tutmaktır. Ancak korunmaya ihtiyacımız olmayan durumlarda, bizi ileriye götürecek hamleler yapmamız gerektiğinde de hareketsiz kılmaya çalışır. Bu gerçeğin farkında olmanızla birlikte aklınızdan geçen, eski inançlara dayalı otomatik düşünceleri gözlemleme haline geçerseniz, yani onlara kapılıp, doğrudan onların gerçekliğini kabul etmek yerine sadece ne söylüyor diye bakmaya başlayabilirseniz, adım adım Retiküler Aktive Edici Sistemi dönüştürmeye başlarsınız. Düzenli meditasyon da bunu çok kolaylaştırır çünkü meditasyon yaparken ilk haftalarda bir sürü düşünce zihninize üşüşür ama siz istikrarınızı korur ve devam ederseniz RAS buna göre yeniden yapılanmaya başlar, bir süre sonra zamanın nasıl geçtiğini anlamamaya, meditasyonu yaparken coşku duymaya, zihninizin gerçekten dinlendiğini hissetmeye başlarsınız. Nefes egzersizleri de zihin beden dengesine hizmet ederek benzer etkiler yaratır.
İnançlarımızdan kaynaklı otomatik düşüncelerin farkına varmak ve onları mutlak gerçek sanmamak için yukarıda açıkladığım sebeplerden ötürü düzenli meditasyonu ve nefes egzersizini kesinlikle tavsiye ediyorum. Bir de sizi olumsuz etkileyen otomatik düşünceler gelmeye başladığı an “Bu konuşan ben değilim, sadece ne diyor, yorum yapmadan, yargılamadan ve kabul etmeden dinleyeceğim.” diyerek yalnızca gözlemci olun. Bir şeylerin değişmeye başladığını hissedeceksiniz. Bu düşünceler gerçekten ciddi anlamda atağa geçtiğinde kendi kendime bulduğum ancak sonra anlattığım birçok insana da iyi geldiğini keşfettiğim “Zihin ile Münazara” (eski adıyla "Ego ile Münazara") ya da Byron Katie'nin tasarladığı "The Work" egzersizlerini yapmanızı tavsiye ederim.
İnançlarımızı değiştirebildiğimiz bir gün olsun :)
Comentarios